Bebekli ya da Bebeksiz

Kendimi bildim bileli bebeklere karşı zaafım var. Çocukken dahi bebek gördüm mü dayanamaz, onu kucağıma almak, öpüp okşamak isterdim. (Zaman içinde, başkasının bebeğini ellememek gerektiğini, annelerin bundan çok hoşlanmadıklarını öğrendim tabi)

Evet, bebekleri, çocukları hep sevdim, yine de anne olma fikrini ertelemekte ısrar ettim. 30’uma kadar “evlenmem de evlenmem” diye tutturdum. Yaş 30 olunca, tamam dedim, evlenecek adam çıkarsa karşıma, evlenebilirim.

Sevgili eşimle evlendiğimiz gün, aynı zamanda 31’inci yaşıma bastığım gündü, 15 Şubat 2009.

6 ay boyunca çocuk lafı hiç geçmedi aramızda. Haziran 2009’da evli bir kadın olarak ilk jinekolojik muayenemi Dr. Herman İşçi’ye oldum. Dr. Herman, en yakın arkadaşım Latife Tunç’un gebeliğini takip eden ve onu, normal doğum ile dünyalar tatlısı oğlu Ozan’a kavuşturan kişiydi. Muayene sonucunda bana polikistik over olduğumu (bu teşhis daha önce de konulmuştu, sürpriz olmadı yani) ve yaşım da 30’u geçtiğinden, çocuk fikrini ertelememem gerektiğini, tedavi ile hamile kalabilme ihtimalim olduğunu belirtti.    

İşte bizim çocuk sahibi olma maratonumuz da böylelikle başlamış oldu. Bir sene doğal yollarla denedik, tık yok. Haziran 2010’da Klomen ile yumurtalıkları uyardık, ilk denemede gebe kaldım. Doktorumuz Cem(soyadını belirtmeyeceğim)’e gebe olduğumu bildirdim, 1 ay sonrasına randevu verdi bana, “normal hayatına devam et, ben yurt dışında olacağım, dönünce görüşürüz” dedi.

 Ancak çok erken dönemde, henüz kendisini göremeden düşük yaşadım. Şimdi düşündükçe kendisinin ihmalkarlığına sinirleniyorum, zira dış gebelik geçiriyor dahi olabilirdim. Beni takipsiz bırakmak yerine bir doktor arkadaşına yönlendirebilirdi.

Bu arada, öyle bir satırda “düşük yaşadım” dememe bakmayın, bu haberi alıp sindirmek epey zordu. Haberin ardından, eşimle ilk büyük tartışmamızı yaşadık. Onu umursamaz olmakla, en zor günümde beni yalnız bırakmakla suçladım. Ardından soluğu, evlilik terapisti Dr. Murat Dokur’da aldık (benim üstelememle elbette).

Neyse ki, atlattık!

Tüm bu süreçte beni umutlandıran iyi haber şuydu ki, Klomen sayesinde gebe kalabiliyordum. İşyerimdeki arkadaşlarımın önerisi ile Dr. Kılıç Aydınlı ile yoluma devam etmeye karar verdim. Bir sene kadar yine Klomen ile yumurtalıkları uyararak, yumurta takibi yapıp tarihli birleşme yöntemini denedik. Tık yok. En sonunda doktorum benden birtakım hormon testleri istedi, FSH ve LH hormonlarıma baktı. Sonuçlar geldiğinde çok şaşırmıştı. LH hormonumu çok yüksek buldu ve “Şu durumda tüp bebek şart!” dedi.

Ben yine doktorumla ilgili bir hayal kırıklığı yaşıyordum. Kendisine polikistik over hastası olduğumu söylemiştim, ancak benden hormon testi istemek için TAM bir sene bekledi… Her ay yaşadığım duygusal dalgalanmayı bir ben bilirim, her regl ile altüst oluyordum. Aldığım gebelik testlerinin haddi hesabı yoktu. Her ay bir umutla hayata bağlanıp, her ay negatif sonucu görerek yıkılmak… Sürekli vücudunu dinlemek, gebelik işaretlerini farketmek, ümitlenmek, sonra yine yeniden… Gerçekten zor bir süreç, üstelik bunu kadın tek başına yaşıyor.

Ben öyle ketum biri değilimdir, üzüntümü de sevincimi de paylaşırım. Hem sorun eşimden değil, benden kaynaklanıyordu, o nedenle de istediğim kişi ile derdimi paylaşmakta bir sakınca görmüyordum. Yani işin ucunda eşimin erkeklik gururunu kırmak gibi bir şey söz konusu değildi. Bu mantık ile işyerimdeki arkadaşlarımla da paylaştım derdimi, zaten her gün beraberiz ve saklamak imkansız, beni benden iyi tanıyorlar artık. İyi ki de paylaşmışım, bir tanesi Bahçeci Kliniği’nden söz etti. Asker arkadaşı ve eşi uzun zamandır çocuk istiyorlarmış ve bu klinik sayesinde mutlu sona ulaşmışlar, üstelik çok araştırma yapmışlar bu kliniğe başvurmadan evvel ve de tüm süreç boyunca klinikten son derece memnun kalmışlar. İş arkadaşım hemen söz ettiği bu arkadaşını arayarak benimle görüştürdü, sağolsun. Telefon görüşmemiz çok olumlu geçti, yeni baba bana moral verdi, klinikte tüm doktorlar iyi, sonuçta bir ekip olarak çalışıyorlar, ama bizim doktorumuz Dr. Erbil Yağmur idi ve kendisinden çok memnun kaldık, dedi.

Hemen randevumu aldım. Yine bir umut doğdu içime. İlk randevu için iş çıkışı Fulya’daki kliniğe koştum.

İlk intiba önemlidir ya hani, benimki çok olumluydu. Bankodaki bayanlardan bir tanesi yüzüme baktı ve hemen, “T… Hanım, değil mi?” dedi. Çok şaşırdım, koskoca klinik, içerde bir sürü hasta var, benim kim olduğumu nasıl bildi, adımı kullandı, gerçekten etkilendim.

Sonra Dr. Erbil Bey’in hemşiresi gelip beni salondan aldı, Dr. Erbil Bey’in ofisine kadar bana eşlik etti. İçeri girdiğimde odada kimse yoktu, ben de hemen çantamın içinden raporlarımı, test sonuçlarımı çıkarmaya koyuldum ki bu esnada doktor bey içeri girdi. Ne yalan söyleyeyim, önce tereddüt ettim, zira doktor bey tahmin ettiğimden çok gençti ve üzerinde jean pantolon ve ekoseli spor bir gömlek vardı. Bir miktar hayal kırıklığına uğradım, aklımdan ilk geçen, “yeterince deneyimli değil” oldu, ah önyargılar… İlk görüşmemizin sonunda bu fikrim tamamen değişmişti, çünkü Dr. Erbil bana herşeyi detaylı bir biçimde anlattı, açıkladı, ses tonu, kendinden emin tavrı güven vericiydi. Bir önceki doktorum o kadar ketumdu ki, Dr. Erbil’in acele etmeksizin her soruma uzun uzun yanıt vermesi bana kendimi müthiş iyi hissettirdi.

Bir önceki doktorumla bu konuda hiç anlaşamamıştık. Ben her randevuyu iple çekiyor, resmen takvimde çetele tutuyordum, ağzından çıkacak her söz benim için çok değerliydi, ancak kendisi süreci anlatmaktan kaçınıyor, ne olup bittiği konusunda beni yeterince bilgilendirmiyordu.  Öyle ki, her randevu sonunda kendimi bir cafe’ye atıp kocaman bir cheesecake yemeden ve bir miktar zırlamadan, eve dönemiyordum.

Dr. Erbil benim tedavimi, aile hekimi ve diyetisyen Dr. Murat Berksoy ile birlikte yürütmek istediğini söyledi. Dr. Murat’tan da randevu aldım. Dr. Murat inanılmaz şeker bir adam. İlk görüşmemizin ardından ofisinden çıkarken içimdeki ses “Oh Yeah!” diyordu. Neredeyse PCOs olduğum için Allah’a şükredecektim. En güzeli, artık doktor randevularımın ardından dev cheesecake yiyerek zırlama ihtiyacı da duymuyordum, bilakis, Dr. Murat Bey’in verdiği beslenme planına göre hareket ediyordum.

Dr. Murat ve Dr. Erbil bana, “Bizim için çerez sayılır sizin durumunuz, sizi de gebe bırakamazsak bu işi bırakalım,” gibi inanılmaz moral verici sözler söylediler. Atipik bir PCOs imişim. Genelde PCOs’lular çok kilolu olurmuş, bu da gebe kalmayı güçleştirirmiş, oysa benim genel vücut yağ oranım normal sınırların altında (ki hedefimiz bunu normal sınırlara çekmek, özellikle üst beden yağ oranım çok düşük çıktı 14%, hedef 20%). Bu arada yaşım da 33. 35’in altı olmak da büyük avantaj. Eşimde de bir sağlık problemi yok, çok şükür… Tablo fena değil gibi yani…

“Üç ay diyetle vücudunu dengeye sokalım sonra aşılama deneyelim,” diye karar verildi. Yine takvimden gün çentikleyerek geçti zaman, ah sabırsız ben! Ve 13 Haziran Pazartesi günü aşılama işlemimiz gerçekleşti.

IUI (Intrauterin Insemination) denilen bu işlem aslında acısız, ama çok da rahat bir işlem sayılmaz. Şöyle ki, işlemden önce bol su içerek idrar kesesini şişirmek gerekiyor, böylece rahim ağzına ulaşmak daha kolay oluyormuş sanırım. Ben zaten çok sık tuvalete giden biriyimdir ve çişimi tutmayı hiç sevmem, beni en çok zorlayan bu oldu. Üstüne üstlük, doktorun beni işlem için alması da gecikince, düşünün halimi. İşlem esnasında da bir hemşire tam idrar kesemin üzerine bastırıyordu, Allah’ım!… Neyse ki bir kaza yaşanmadan işlem tamamlandı. Eşim bir süredir “ya spermler karışırsa” sendromu yaşıyordu, şaka yollu kırk kere söyledi, tutarsa ben DNA testi isterim diye. Hemşire bu duruma alışkın sanırım, işlemden önce üç kez örnek tüpünün üzerinde yazan eşimin adını okutup onaylattı bana.

Bu arada, işlem bir ameliyathanede gerçekleşti, filmlerdeki gibi bacakları olabildiğince iki yana açıyorlar ve tepenizde ameliyat lambaları oluyor, hani şu dev gibi yuvarlak olup da bol ışık verenlerden. İşlemin rahatsızlık vermesinin ikinci sebebi de buydu elbette.

Şimdi bekleme sürecindeyiz. 28 Haziran’da kanda gebelik testi yapacağız. Acabalar kemiriyor içimi ama kendimi serin tutmaya çalışıyorum. Yolda yanımdan geçen her hamileye maşallah çekiyor, sağlıkla sıhhatle, hayırlısı ile darısı başıma inşallah, diyorum. Bu arada, resmen bir hamile radarım var… En yakın mesafedeki hamileyi ilk ben fark ediyorum

Umarım bu denemede mutlu sona kavuşuruz ve hafta hafta gebelik yolculuğumu yazarım buradan. İnşallah!

Bu yazı Günlük kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.