Yeni yılın ilk günlerinden merhaba.
Evet malum, geçtiğimiz seneyi bitirmeye iki hafta kala ailecek covid’e yakalandık. Halsizlik, yorgunluk, biraz endişe ile ilk haftayı devirdik. Bu süreçte dinlenmeye ve odağımı aileme, kendime yönlendirmeye ihtiyaç duydum. Hazır evde karantinadayız, dersler iptal olmuş, enerjim düşmüş, tüm enerjimi kendime ve aileme çevirmek istedim. Ve günlük olarak uzun telefon konuşmaları ve WhatsApp yazışmaları ile paylaşımda bulunmaya ihtiyaç duyan bir arkadaşıma nezaketle durumu bildirdim. Malesef, bu durumu kişisel algıladı ve bana tavır almayı seçti. Sürecin sonunda, on günün ardından, yılbaşı gecesi kendisine gayet içten, samimi bir yeni yıl mesajı ile dönüş yaptım. Bana tek satırlık, buz gibi, resmi bir mesaj ile yanıt verdi.
Kimsenin kalbini kırmayı, asla, istemiyorum. Ama başka nasıl ifade edebilirdim kendimi. Uzun telefon konuşmaları ile günlük geyiklerimize devam etmek istedi. Yorgunum, dedim, boğazım ağrıyor, telefonda konuşamıyorum, dedim. Mesajlarla hız kesmeden devam etti. Enerjim el verdiğince yanıt verdim, ama tabi onun istediği, alıştığı, beklediği yoğunlukta değildi. Hayırdır, diye sorunca, ben de açık yüreklilikle ifade ettim. Biraz kendimle başbaşa kalmaya ihtiyacım var, dedim. İyi dedi, anlayışın için teşekkür ederim, dedim. Ve bana tavır almayı seçti.
Kendi ihtiyaçlarımı karşıladığım için, üstelik hastayken, bana kendimi suçlu hissettirdi. Ben de, o yeni yıl mesajıma soğuk ve mesafeli dönünce, üstelememeyi seçtim. Çünkü, bu süreçte farkettim ki, yeni yılda kendim için istediğim şey, günlük uzun telefon görüşmelerimi de azaltmak. Oysa bu onun arkadaşlıkta talep ettiği bir şey. Yani günlük olarak neler yapıp ettiğimizi birbirimizle paylaşmamızı bekliyor. Fakat burada da şöyle bir sorun ortaya çıktı, kendisi o gün canını sıkan kişileri, durumları, içini dökmek için paylaşırken ben aynı şeyi yaptığımda, şikayeti kessek mi, diye bana dönüş yaptı. Ben bunu rahatlıkla kişisel algılayabilecekken, tamam, dedim, sonuçta şikayet hoş birşey değil ve karşılıklı olarak bunu kesersek ilişkimiz için de, bireysel olarak da faydalı birşey yapmış olacaktık. Asla tavır almadım ve şikayeti kestim. Ama bir süre sonra yine kendisi şikayetlere başladı, yani şikayet etmek için söylemiyorum ama, diyerek şikayete geri döndü. Ben orada ona, hayırdır hani kesiyorduk diyebilecekken, hadi ihtiyacı var içini boşaltsın, dedim, dinlemeyi seçtim. Fakat bir süre sonra elbette ben de ‘içimi dökmeye’ başlayınca bir gün bana, ayyy! diyerek telefonu kapattı. Normal koşullarda bunu kişisel algılayıp ona tavır alabilecekken, açıklama yapacaktır, dedim, bekledim. Akşam aradı, kusura bakma bu aralar çok sinirlerim bozuk, dedi, anlayış göstermeyi seçtim. Hatta aklımdan şu geçti, çok şükür benim huzurum keyfim yerinde, arkadaşıma biraz alan açsam, yapabildiğim ölçüde onu dinlesem, ben biraz kendi sıkıntılarımı anlatmasam nolur, dedim.
Yani, gereken yerlerde ben onu idare edip ona anlayış gösterdiğim için ondan da bunu beklerdim.
Fakat tek sorun bu da değil. Çabuk sinirlenen, çabuk parlayan biri. Başkasına kızıp beni tersleyebiliyor. Bir iki telefon konuşmamızda resmen sinirini benden çıkardığını hissettim, stres topu gibi kullanılıyordum. Bütün huzurum kaçtı, öfkelendim, öfkemi ondan çıkaramadığım için annemi arayıp ona kustum. Ve aslında onun bana yaptığını ben anneme yapmış oldum.
Bunun yanında fazlasıyla kendi doğrularını bana dayatan bir yapısı var. Her konuda bir fikri var ve tek doğru buymuş gibi bana bu fikri dayatıyor. Bunlar günlük hayatta tümüyle beni ilgilendiren basit konular. Örneğin, covid testi alacağım onu hangi gün almam gerektiğini bana yarım saat dayatıyor. Perşembe al, diye tutturuyor. Bak canım, zaten çocukları okula yollamayacağım, eşim işe gitmeyecek, perşembe alamam online derslerim var, cuma musaitim cuma alacağım diyorum, inanır mısınız onlarca dakika, ama ama, diye fikrini dayatıyor. Bir kez söylenir ok, iki hadi anlarım, üç belki ok, ama beş, on yani artık ne demeliyim??? Yarım saat benimle yazıştı, canhıraş bir şekilde savaştı, sonunda, peki hayatım sen bilirsin, dedi. Ama bu hemen her konuda böyle. Mesela kendi çamaşır kurutma makinasının alt gözü açılıp temizleniyormus, benimki de öyle olmalıymış. Farklı marka bu arada. Benimki öyle değil, üzerinde yazıyor bu bölme kendi kendini temizler diye ibare var, diyorum. Yok, yarım saat de onunla ilgili yazıyor iddialaşıyor. Kesemiyorum yani, vakit ve enerji kaybı. Yani bazı konularda, tamam şekerim, diyor kapatıyorsun konuyu, ama bazı konularda seni yalan söylemek mecburiyetinde bırakıyor ya mucadele edeceksin, ya yalan söyleyeceksin. Böyle durumlarda da kaldım. Oysa kendisi asla kendi seçimini sorgulatmaz, sen bir cümle söylesen seni tersler susturur. Yani dediğim gibi, sorunlarımız vardı. Bunları nezaketle ona aktarabilmek için de istemiştim bu süreyi, ama belki böylesi çok daha iyi oldu. Çünkü ben ona bu sorunlarımızı anlatsam çok daha fazla kalbi kırılacaktı. Ve yine arkadaşlık bitecekti. Böylesi herkes için daha iyi oldu.
Evrensel yasalar der ki, karşındaki kişiler, seni sana aynalar. Karşındakinin tavır ve davranışlarından sikayetçiysen bil ki sen de hayatındaki herkese olmasa bile bazı kişilere, belki daha hafif oranda, bu davranışlarda bulunuyorsun.
Oturdum düşündüm, ben kimlere doğrularımı dayatiyorum, kimlerle hangi gereksiz münazaralara giriyorum (bu arada öğrencilik hayatımda münazara takımındaydım), kimi tersliyorum, kimin müsait olup olmadığına bakmadan sırf kendim istedim diye telefonda onu esir edip şikayetlere boğuyorum. Evet, hepsini ben de yapıyorum. Bunları tespit ettim ve bu sene için kendime söz verdim bu tavırlarımı bırakmayı seçiyorum. Allah’ım benim için kolaylaştır. Bu arkadaşım belki bana bu yönlerimi aynalamak için görevli olarak geldi. Dersimi aldım, kabul ettim. Çok teşekkür ediyorum. Onu güzel duygularla, minnetle ve dualarla uğurluyorum. İnşallah bana kırgın kalmaz umarım hakkında herşey iyi olur.
Yeni yılda yeni bir yol daha kısmet oldu. Onu da daha sonra paylaşırım 🙏