9 Aralık 2016 – Bir Yılı Daha Devirirken Son Beş Yıl Hesaplaşmaları

Yine geldik bir yılın sonuna. Ve pek tabii ki biten yıl ile hesaplaşma yapmaya.

Bu yıl ülkemiz ve dünya adına acı veren olaylarla dolu bir yıldı. Kendi adıma ise çocuklarım ve evdeki sorumluluklarıma gömülerek geçirdiğim son derece yoğun, bazen gülmeli, bazen ağlamalı ama genel olarak iyi bir yıldı.

Şunu not etmiş olayım, yurt dışına taşınma mevzusuna noktayı koyduk. İngiltere’ye başvurmadık (Brexit nedeniyle), Irlanda’dada görüştüğümüz şirketten olumlu bir geri dönüş alamadık. Amerika’yı ya da Avrupa’da başka bir ülkeyi de zaten hiç düşünmemiştik. Bir Kanada vardı aklımızda, ama ailelerimize bu kadar uzak olmayı istemedik. Artık onlar yaşlanıyorlar ve bize tam ihtiyaç duyacakları dönemde başka kıtalara yerleşmek doğru gelmedi bize.

Kafamız netleşince içimiz de rahatladı. Evimizde yapılacak işler vardı, onları yapmaya başladık. Osman işlerine dört elle sarılmış durumda. İnci’miz devam ettiği yuvasından çok memnun. Ona uygun ve evimize çok yakın harika bir ilkokul da bulduk ve önkaydımızı da yaptırdık. İnci’mizi Türkiye’nin en iyi klüplerinden birinde yüzmeye yazdırdık. Ben uzun zamandır istediğim bir yoga eğitimine başladım (Banu Çadırcı ile Yoga Terapi). Timur’un yuvaya başlamasına son bir yıl kaldı. Onu da yuvaya verdikten sonra kendi işim için neler yapabileceğim konusunda düşünüyorum ve güzel fikirlerim var. Kısacası umarım işler rayına oturuyor.

Son beş yıla baktığımda ise, iyi ki İnci’nin doğumu ile beraber işten ayrılmışım, diyorum. Herkes aynı şeyi diyemeyebilir, ama bizim aile dinamiklerimizde yapılması gereken buydu ve çok da iyi oldu. Hala böyle bir kararı nasıl adığımı, memnun olup olmadığımı, kendisine ne önerebileceğimi soranlar oluyor. Biraz klişe bir yanıt olacak ama gerçekten öyle, her kadın farklı, her erkek farklı, her ailenin dinamikleri farklı. Ben kendi kararımı nasıl verdim ve ne ile karşılaştım kısaca özetlersek:

1- Kalbim kesinlikle işten çıkmamı ve çocuğuma kendim bakmamı emretti. Bu çok ama çok yoğun bir duygu, anlatılmaz yaşanır.

2- Çok şükür ki eşim de benimle aynı arzudaydı ve aynı zamanda da maddi olarak ailemizin yükünü taşıyabildi. Bundan kastım şu: ailemizin sağlık, eğitim, sosyal aktivite ve sair giderlerini karşılayabilecek parayı kazanmak için gayret gösterdi ve bunu başardı. Elbette ikimiz de birçok şeyden feragat ettik, örneğin modaya uygun giysiler, pahalı tatiller, gece çıkmalar vb. Ama, bunu isteyerek yaptık, kahrederek değil. Her gün bu düzeni sürdürebildiğimize şükrederek.

3- Zarar, fayda analizi yaptığımızda benim çalışıyor olmam (özellikle çocukların 0-3 yaş dönemi için) ailemize faydadan çok zarar getirecekti. İşten ayrıldığım dönem kazanmakta olduğum para, evden uzakta olacağım saatler ve bakıcı parasını düşünürsek gerçek bu idi. Aynı zamanda, eşim benim yokluğumu kapatabilecek biri de değildi. Yani çocuklara sabır ve şevkat göstermek gibi konularda ben ondan daha iyiyim, doğruya doğru. Tabii ki benim de kötü günlerim oluyor ama genel olarak diyorum.

Peki sonuç ne oldu:

1- Ben anneliğimi doya doya yaşadım, çocuklarımla sağlam bir bağ kurabildim (umarım)…

2- Kendimle ilgili birçok şey öğrendim, değiştim, olgunlaştım, büyüdüm.

3-İlgi duyduğum bir başka alana yönelmek için bu dönemi değerlendirebildim. Çalışma hayatım boyunca biriktirdiklerimin bir kısmını yoga eğitimleri almak üzere kullandım. Eğitimlerime de devam etmeyi planlıyorum.

4- Ara ara iniş çıkışlar yaşamış olsam da genel olarak kurban psikolojisine girmemeyi başardım. Bakın kilit nokta bu. Tam zamanlı annelik kendini kurban psikolojisine kaptırmak için son derece güzel zemin hazırlıyor. Zira çoğunlukla yorgun, bitkin, bakımsız oluyorsun ve kendine ayıracak hemen hiç vaktin olmuyor. İşte böyle zamanlarda, ben sizler için saçımı süpürge ettim, moduna geçmemek, tüm bunları deneyimlemeyi kendinin istediğini hem de çok istediğini hatırlamak önemli. Niye mi? Çünkü, aksi taktirde yani kendini kurban olarak gördüğünde mutsuz, güçsüz ve kin dolu oluyorsun. Oysa ki sen bu yola mutlu, güçlü bir kadın ve iyi bir anne olmak için çıkmıştın. Bu psikolojiye kendini kaptıracaksan, sakın ha böyle bir seçim yapma, en iyisi işini gücünü hiç bırakma. Tabii ki ara ara gel gitler yaşıyorum, robot değiliz sonuçta ama hemen toparlıyorum kendimi, özüme dönüyorum.

Ve son olarak, şimdi ne olacak:

Bu da yine eşimle benim ortak görüşümüz. Ve yine kendi aile dinamiklerimiz ve benim kendi kişiliğim gözününde bulundurularak alınmış bir karar. Timur’u 2.5 yaşında yuvaya vereceğiz inşallah. Ben o zamana kadar eğitimlerime devam edeceğim. Onu yuvaya verince bir de Pilates eğitmenlik eğitimi alacağım. Ardından çalışma hayatına geri döneceğim. Çünkü çocuklarım gün içerisinde evde olmayacaklar. Ve ben de yine yeniden çalışmayı, üretmeyi çoktan haketmiş olacağım. Elbette şu son beş yıldır kendimi geliştirmekte olduğum yoga (ardından pilates) ve sağlıklı yaşam konularında çalışacağım inşallah.

Bu kritik adımı da atabilirsem gönlüm son derece rahat olacak. Hepimiz için harika bir yıl olsun 2017. Benim bu yıldan beklentilerim çok fazla 🙂

Bu yazı İngiltere Günlüğü kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.