14 Kasım 2014

Bir süredir ortalarda yokmuşum gibi görünebilir, ancak, özelden kendim için yazmaya devam ediyorum.

Genel için, en son Nisan’da yazmışım. Nisan’dan itibaren birçok şey değişti hayatımda. Öncelikle, Haziran ayında hamile kaldım. İnci için epey uğraşmıştık, hatırlarsanız, bu kez şansımız yaver gitti ve doğal yolla gebe kaldım. Anlayacağınız üzere, ikinci çocuğu da istedik.

Çevremizde ikinci çocuk isteyen yok denecek kadar az. Haklılar da… Hakikaten bu devirde büyük cesaret gerektiren bir karar. Biz bu kararı nasıl verdik? Tamamen içgüdüsel. Kalbimizin sesini dinledik.

Her gebelik birbirinden farklı geçer, derlerdi, doğruymuş.

İnci’ye hamileyken, dünya yansa umurumda değildi. Son derece keyifli, sakin, muhteşem bir gebelikti. Başlarda biraz midem bulanmıştı, sonlara doğru da bir miktar mide yanması yaşamıştım, o kadar. Duygusal çalkantılar (mood swings), doğum sonrası depresyon vs. hiç yaşamamıştım. Ne baş ağrısı yaşadıydım, ne kasık ağrısı (braxton hicks)…

Koku alma duyum üç kat artmıştı, her şeyin ama her şeyin kokusunu alabiliyordum. Kahveden tiksinme gelmişti, kokusuna dahi katlanamıyordum, ki ben kahve kokusuna aşık bir insanımdır. Parfümsüz dışarı adım atmayan ben, hamilelik süresince parfümün P’sine dayanamaz olmuştum. Ne gebelik süresince, ne de doğum sonrası neredeyse bir sene hiç parfüm kullanamamıştım.

Bu hamilelik ise çok ama çok farklı seyrediyor. Şu anda 23 haftalığım. Yaklaşık 7,5 kilo aldım. Bir kere hamile kaldığım ay çok stresli bir aydı. Sigarayı bırakalı on yılı geçti, bu süre zarfında ilk kez o dönemde canım sigara çekti. Yay gibi gerginken öğrendim ki, hamileyim. Bu haber çok iyi geldi tabi, hemen gevşedim, bir süre bu şekilde devam ettim.

Ancak sonra, Eylül ayında karşıma çıkan bir fırsatı değerlendirerek Anadolu Yakası’nda açılan Yoga Şala’da yarı zamanlı çalışmaya başladım. Bu esnada İnci yuvaya başladı. Kayınpederim kalça ameliyatı geçirdi. İnci yuvada hastalandı. Biz taşındık. Bakıcımız işi bıraktı. İnci’nin yuva değiştirmesi gerekti. Osman’la ben gerildik. İki ay kadar da bu gerginlik devam etti. Kısacası, her şey üst üste geldi ve hakikaten çok ama çok stresli bir dönem daha geçirdim. Geceleri uyuyamamaya başladım. Kronik baş ağrısı hasıl oldu, ilaç da alamıyordum. Yoga ve meditasyona dahi sığınamadım, o kadar gergindim ki, mata gidemiyordum. Yeme düzenim bozuldu. Canım sürekli kötü karbonhidratlar, kahve, alkol ve sigara çekiyordu. Alkol ve sigaradan uzak durdum tabi, ama kahve ve kötü karbonhidratlara hayır diyemedim. Bu kötü diyet de sakinleşmeme mani oldu, elbette. Zaten gebelik dolayısıyla hormonal değişimler söz konusu, duygusal çalkantılara yatkınlık var. Endişeler zihnimi ele geçirdi. O ne olacak, bu ne olacak, diye kurmaya, kurdukça hiç uyuyamamaya başladım. Sağ olsun, çevrem de anlayış göstermedi. Belki fark etmediler bile. Yakın çevremden aldığım duygusal destek, sıfırdı. Bırakın destek almayı, üstüme üstüme gelindiğini hissediyordum. Örneğin, bu dönemde yarı zamanlı çalışmak, evden çıkmak, bana çok iyi geliyordu, biraz nefes almış oluyordum. Bu konuda yoğun olarak eleştirildim ve resmen işi bırakmam üzere baskı gördüm. Bir yandan İnci’m var. Benden sürekli ilgi ve sabır bekleyen, oyun isteyen canım kızım.

Bu esnada, çok ama çok ilginç bir şey fark ettim. Hani hep derler ya, çocuklar çok empatiktir, telepatiktir, siz hiç fark etmezsiniz ama onlar olan bitenin farkındadır. Ne kadar doğruymuş meğer. Bir gün kızım olmadık yere huysuzluk çıkarıp ağlamaya başladı ve “Anne mutlu ol,” diye bana bağırdı. Açık ve net olarak “dumur” oldum. Yanlış mı duydum acaba, dedim. Sonra bir kaç kez tekrarladı, “Anne mutlu ol.”

İşte o vakit kafama dank etti. Benim anne olarak birinci sorumluluğum, sağlıklı, güçlü ve mutlu bir kadın olmak. Ve çevremi susturdum. Seçimlerime saygı göstermelerini talep ettim.

Bu esnada güzel bir gelişme oldu. Evden çalışabileceğim bir iş teklifi aldım. Henüz el sıkışmadık ama, prensipte anlaştık. İnşallah, Dubai ile iş yapan bir Fransız IT firması için çalışacağım. Hem de evden. Hem de gayet iyi bir teklif aldım. İnşallah maddi olarak da mutlu edecek bizi.

Yavaş yavaş endişeleri savuruyorum. Sonunda mata dönebildim. Az da olsa günlük yoga pratiğim var. Osman’la aramız gayet iyi, çok şükür. Umarım, hamileliğimin son dönemi keyifli geçer.

Oğlumuz bir geldi, pir geldi. Acaba bu sigara, alkol aşermeleri oğlanın marifeti miydi 😉

Doğum yine Mart başı gözüküyor. İnci gibi bir “Balık” daha geliyor evimize. İşte, son durumlar böyle.

Bu yazı Günlük kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.