24 Mayıs Cuma – Boyunluk, Unutulmak, Yogasızlık ve Yaşlanmak Üzerine

Son iki haftadır tutuk olan boynum, Çarşamba günkü yoga dersinde hepten kilitlendi. Dersin son 40 dakikasını Savasana’da geçirmem gerekti. Dersten çıktıktan sonra inatla, bir kaç saat kadar daha bilgisayar başında oturup ertesi günkü İnglizce dersimi hazırladım. Laptop’un şarZı 😉 tükenince, baktım boyun hareket kabiliyetim sıfır, acilen doktora gitmem gerektiğine, bunun bir şımarıklık olmadığına kanaat getirdim. Eşimi aradım, Caddebostan’daki Med Amerikan’a gittik. 2009 yılında belim kilitlendiğinde de oraya gitmiştik. Bu da demek oluyor ki, dört yıl arayla önce belimi, sonra boynumu kilitlemeyi becermişim. Bravo bana.

Doktora, son iki haftadır boynumun ağrıdığını, belki geçer diye düzenli yogaya devam ettiğimi, en sonunda da tümden kilitlendiğimi söyledim. “Bu halde iki haftadır yoga mı yapıyorsun, aferin kızım, azmin elinden hiçbirşey kurtulmaz,” dedi 🙂 Kas gevşetici ilaç tedavisi, boyunluk ile üç gün istirahat verdi. Tabii bu arada, “İnci’yi de emziremezsin,” dedi.

Kızım artık 14 aylık, ama hala her gece meme ile uykuya giden bir çocuk. Ömrü hayatında mama almamış, biberon nedir bilmez, emzik tanımaz. İlk gece epey zor geçti. İnci ağlaya ağlaya kafasını göğsüme vurdu. Ben ona yumuşak bir tonda anlattım; boyunluk dedim, ilaç dedim, süt yok dedim. Boş boş bana baktı, sonra yeniden ağlayarak kafasını göğsüme vurmaya devam etti. Ancak baktı ki meme yok, en sonunda mamayı aldı, uyudu.

Kızıma meme veremediğim için çok üzüldüm. Sanki kendi çıkarım için onu mağdur etmişim gibi hissettim. Ama ertesi gün o kadar da zorlu geçmedi. Memeyi bir iki kez denedi, alamayınca ağlayıp tutturmadı, biberonu aldı. İlginçtir ki, bu durum beni daha da çok üzdü. Ne yani, bir gecede beni unutmuş muydu şimdi bu çocuk. Ben bir gecede unutulacak kadın mıydım. Resmen hayal kırıklığı yaşadım. Karalar bağladım. Kendi selametim açısından en kısa zamanda sistemimi ilaçlardan temizlemeye ve yavrumu emzirmeye devam etmeye karar verdim.

Bugün kontrol için Med Amerikan’daydık. Ağrıda azalma var. Çarşamba günkü gibi kilitli değil, ama yüzde yüz iyileşme de yok. Doktor bir merhem verdi. On gün Yoga yok, sonrasında da, ağrı tamamen kaybolana dek Yoga yok, dedi 🙁 Ühühühü… Ben her gün Yoga yapmak istedikçe böyle oluyor işte. Bu incinme uyuyan bir boyun fıtığına işaretmiş. Üç gün daha boyunluğa devam edecekmişim. Sonrasında da boyunluğumu İnci’yi kaldırırken falan kullanabilirmişim. Bir süre yatarken de kullanabilmek için izin istedim. Uyurken tuhaf şekillere giriyorum, İnci her ağladığında da aniden yataktan fırlıyorum, oramı buramı incitiyorum. “Kullan,” dedi.

Her neyse. Oradan çıktık, Caddebostan Pelit’te kahvaltı ettik. Aa, menüyü elime aldım ki o da ne, Ajda bardakta çay 4 TL. YUH! dedim. Üstelik trafik gürültüsü, egzos kokusu, kaplumbağa hızında servis eşliğinde içiyorsunuz çayınızı. Geçen seneye kadar Four Seasons’ta bile 30-40 TL’ye çay saati alınabiliyordu. Ki öyle kuru kuru bir bardak çay değil sözünü ettiğim. Four Seasons hizmeti, boğaz manzarası ve muhteşem lezzetler eşliğinde doyana kadar çay… Garsona lafı soktum hemen, “Aman, bu çay çok kıymetli, yavaş koyun masaya,” dedim. “İstanbul’un en pahalı çayını satıyorsunuz da,” diye ekledim. “Yok, ben geçenlerde Çekmeköy’de altı liraya içtim,” dedi. İyi halt yedin, diyesim geldi, Allah’a havale ettim.

Sonra Osman’ı kandırdım, işlerimizi dışarda, laptop’ta halledelim, dedim. Caddebostan Migros’un karşısındaki Starbucks’a geldik. Boyunluğu hala takıyorum ya, kadınlar tuvaletinde bir kadın bana “Aa estetik mi oldunuz?” dedi… Ya çok moralim bozuluyor ama. O kadar yaşlı mı duruyoum ben? Annem de geçenlerde söyledi, yok efendim kaşım gözüm aşağı doğru sarkmışmış ta acaba yüzüme krem sürerken yanlış yönde mi sürüyormuşum. Öncesinde de bir cafe’de İnci’nin peşinde koşturuyordum, hostes kız gelip, “Bakıcısı mısınız?” diye sormuştu. Annesiyim, dediğimde de öyle bön bön bakmıştı. İnsan kıvırır, aman da ne genç anne falan der, yok!

Ama ilk defa bu sene kendimi yaşlanmış hissediyorum. Ya hamilelik döneminde kilo alıp doğumdan sonra hızla kilo kaybettiğimden pörsüdüm, ya da artık çalışmadığımdan ötürü daha çok vaktim var ve kendimle uğraşmaya başladım. Ah, ah, eskiden fotoğraflarımı beğenirdim. Hazırlanıp evden çıkarken kendimi güzel hissederdim. Meğer yaş otuzbeş yolun yarısı marısı değilmiş, yaş otuzbeş iş bitmiş demekmiş 🙁

Boyunluktan buralara nasıl geldik? Vallahi ben de bilmiyorum. Bu aralar bende bütün sohbetlerin sonu bir biçimde buraya çıkıyor. Sanırım yaşlanıyorum 🙂

Bu yazı Günlük kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

24 Mayıs Cuma – Boyunluk, Unutulmak, Yogasızlık ve Yaşlanmak Üzerine için 2 cevap

  1. Latife der ki:

    Hahaa Tuğçe koptum okurken. Yazmaya devam et, çok tatlısın. Ayrıca o bakıcısı mısın diyen kadına neden kafa göz dalmadın yavrucum? 🙂

  2. tanuka der ki:

    Dalacaktim dalacaktim da ortam musait degildi 🙂

Yoruma kapalı.