Dün sabah Yara’nın dersine katıldım. Aslında yine nezleyim. Sinüsler dolu. Burnum bir tıkalı, bir açık. Ama mikrobik olmadığını düşünüyorum. Üşüttüm de oldu. Enerjim de yerinde olduğundan derse gittim. Harika bir güneş vardı dün. Bayıldım, bayıldım. Ders tıklım tıklım doluydu. Yogarooms’u ilk kez bu kadar kalabalık gördüm. Sınıfta genelde kadınlar olur, bu kez iki de erkek vardı. Katılımcıların iki tanesi Fransız, iki tanesi de memleketini bilmediğim yabancılardı. Zaten Yara derslerini hep İngilizce veriyor. Aslında bu da benim için olumlu. İlerde ben de İngilizce ders verebilirim. Harikulade bir ders oldu. Dersten enerji dolu çıktım. Bedenim giderek açılıyor, güçleniyor. Eskiden imkansız görünen pozları artık kolayca yapabiliyorum. Çok mutluyum.
Bu arada kilom da sürekli azalma eğiliminde. Aslında ideal kilom 52. Ama onun da altına inmeye başlıyorum. Nedenini çözemedim. Çünkü hiç kısmadan, bol bol, herşeyden yiyorum. Kadınların çoğunda hep 2-3 kilo daha versem arzusu vardır ya, ben de bu durumumdan şikayetçi değilim hani. Şimdilik. Öyle çok da iskeletor olmak istemem tabi.
Bugünkü Kundalini’ye gitmedim. Biraz yazmak istedim. Bir de, vücudumu fazla yormamak. Belimi kollamaya gayret ediyorum. Dün dersten çıkınca hemen eve koştum. Annem de uğradı bana, hava güzeldi ya, kızı yürüyüşe çıkardık birlikte. Benimkiyle aynı yaşta kızı olan, amcamın kızı Arzu ile buluştuk. Bebişlerimizi gezdirdik. Bahardan kalma bir gündü. Harikaydı. Sonra annemi uğurlayıp, Arzu ile beraber bana döndük. Kızlar bizim salonda oynadılar. Evde dengesiz dengesiz yürüyen iki bızdık, o kadar komik bir görüntü ki, anlatamam. Birbirlerine sarılmaya çalışıyorlar, dengeleri bozuluyor, birlikte yere yuvarlanıyorlar. Ama ikisi de akıllı, usturuplu düşmeyi de biliyorlar. Mesela Asya sırtüstü düştü, ama kafayı yukarda tuttu, yere çakmadı. Çok takdir ettim 🙂
Osman der ki, Aikido’da yeni başlayana ilk ders, nasıl düşmesi gerektiği öğretilirmiş. Sonra çat çut yere çakıyorlar adamı çünkü. Bizim kızlar da ilk iş, düşmeyi öğrendiler işte. İnci de çok güzel popo üstü düşüyor. Bu sabah biraz kontrolsüz düştü, kafasının yan tarafını çok kötü yere koyacaktı aslında ama, benim akşamdan oraya ‘özenle’ yerleştirdiğim 😉 havlu terliklerin üzerine kondu. Allah da bunları koruyor hakikaten.
Bızdığım, biz ne yapsak maymun gibi taklit ediyor. Mesela, evde biri öksürsün, bizimki hemen ‘öhöhöh’ diyor. Ya da Osman’la ben TV’de birşeye gülelim, bizimki de hemen ‘fake’ bir kahkaha atıyor. Ha-Ha-Ha diyorum, aynen tekrar ediyor. Ya bunlardan her eve lazım vallahi…
Şimdilerde, bende yavaş yavaş ‘artık birşeyler yapmalı’ duygusu türedi. Eylülde Yoga Hocalık Eğitimi’ne katılabilirsem, inşallah, gönlüm biraz huzur bulacak. Her ne kadar kızımın yanında olmak beni çok mutlu ediyorsa da, bir yanım kendim için birşeyler yapmam gerektiğini söylüyor.
Yani dostlar, anaların yüreğinde illaki bir vicdan hesaplaşması oluyor. Çalışanımız, çocuğuna yeterince zaman ayıramadığına, evde olanımız da kendisine yeterince yatırım yapamadığına hisleniyoruz.
Ama değer, hepsine değer. Çünkü kızımın bana ellerini uzatması, gelip boynuma sarılması, sırtımı sıvazlaması… Yok böyle bir duygu, herşeye değer.
Hepinize güzel bir hafta dilerim. Sevgiyle kalın…