Ve havalar ısınmaya başlar…
Bir kışı daha geride bırakıyoruz. Bahar kapıda. Güneşi gördükçe içim ısınıyor. Sıcak memleketlerde yaşamak gibisi var mı? Kuzey Avrupa’da ve Rusya’da yaşayan arkadaşlarım var. Haberlerini alıyorum, eksi 22 derecelerden söz ediyorlar, aman yarabbim. İnsanın yaşama sevinci donar oralarda, en azından benimki kesin donardı.
Ben böyle güzel havalarda kendimi sokaklara vururum. Özellikle de Kadıköy’ün dar sokaklarına. Öyle, avare avare sürterim. Bayılırım buna. Bugün de bir iki ufak işi bahane edip hemen memleketime, Kadıköy’üme geldim. Otantik’te patatesli gözleme, Cafe&Shop’ta çay keyfi yaptım. Bu kaldırımların her santimetrekaresinde gençliğimin güzel anıları yatar.
35 yaşında, bir çocuklu, sigara ve alkol kullanmayan Tuğçe’nin yürüdüğü bu yollarda, zamanında, 20’lerinin sonlarında çılgın bir Tuğçe daha yürümüştür. Sanki yanımdan geçer gider, görürüm.
Bağdat Caddesi’nin halkı, evli, çocuklu ya da emeklidir. İki baştan girişlerde evlilik cüzdanı sorarlar, puseti olmayanı içeri salmazlar. Gençleri, aynı marka palto, aynı marka ayakkabı giyer. Kızların saçları aynı modeldir. Cem Yılmaz’ın ‘Acımız Büyük’ gözlüklerinden takarlar, çantalar dirseklerde asılıdır.
Kadıköy’de ise genelde öğrenciler takılır. Bol sigara, çay, kahve, alkol tüketilir. Salaş giyinmek makbuldür. Yine salaş giyimli turistlere de sıkça rastlanır. Kadıköy daha özgür ruhludur. Sokak kültürü vardır. Ne bileyim işte, Kadıköy benim gençliğimse, Bağdat Caddesi de orta yaş halimdir.
Güzel havalarda Kadıköy’ü severim.
İstanbul’uma bahar geldi sayılır, 15-20 güne paltoları atar, mevsimliklere geçeriz. 2013 ilkbahar-yaz sezonu cümlemize hayırlı olsuuuuuun…