Bu arada, bir önceki yazıda bahsettiğim kitabı okumak için oturdum, bismillah, golü yedim. Kitabın daha ilk bölümünde çocukların düzenli derli toplu ortamlarda çok daha iyi gelişim gösterdikleri yazılı. Tertipli olunmalıymış ve çocuğa da bu aşılanmalıymış. Katılıyorum! Ama…
Olamıyorum! Mayamda yok, yok, olmuyor! Yoksa ben de istemez miyim, her şeyin bir yeri olsun, her şey yerli yerinde dursun. Evdeki bazı eşyalara yer bulamıyorum. Hiçbir kategoriye girmeyen ıvır zıvırlar etrafta serbest dolaşımda. Eskiden bir ümidim vardı. İlerde eşim derli toplu olur da beni de yola sokar belki, derdim. O tren de kaçtı. Ben dağınık olup bundan rahatsız olan bir insanım. Osman ise ultra dağınık olup bundan gayet mutlu olan bir insan 🙂 Şimdi bizden derli toplu çocuk çıkar mı? Çıkmaz!
Bu arada, The Middle’ı izleyeniniz var mı, böyle yazınca kendimi oradaki saplantılı anneye benzettim. Kadın iki günde bir eve kafasında yeni bir fikir/proje ile dönüyor. Yok bundan böyle ailecek kaliteli vakit geçirilecek, yok artık TV başında pineklenmeyecek, outdoor planlar yapılacak… (Genelde de bu fikirler yan komşuları bayan mükemmel anneden çıkıyor.) Kadın böyle çırpınıp duruyor garibim. Zavallı kocası (ki o da Osman’a çok benziyor) ve çocukları ise bu durumdan fena halde baymış durumdalar 🙂
Her neyse. Ne diyordum, dağınıklık, evliliğimizin ilk dört senesinde ben eşimden önce evden çıkıyordum. O nedenle yatağımızı yapamıyordum. O yatak dört yıl kapanmadı a dostlar. Oysa bu konuda bir batıl inancım da var, “Evden çıkarken yatağını yaparsan, o gün işlerin yolunda gider.” Bu arada, bu inancı da yetişkinlik çağımda, bilerek isteyerek edindim. İşime yaradığından kullanıyorum. Buna benzer birkaç batıl inanç daha sıralayabilirim, “Klozet kapağı ve banyo kapısı kapalı tutulmalı ki evin enerjisi bozulmasın.” “Eski, kullanılmayan, bozuk, kırık eşyalar evde tutulmasın ki evin enerjisi bozulmasın”… vb.
Bu arada, yanlış anlaşılmasın, temizimdir. Mesela gün aşırı evimiz silinir süpürülür. Ben de çocuk mocuk dinlemem, haftasonları mümkünse evden çıkmadan evi silip süpürürüm. Ama dağınıklık… o ayrı bir şey işte.
Şimdi karalar bağlamış durumdayım. Nasıl derli toplu olacağım bakalım. Öyle, aman canım ben de böyleyim, napayım, deyip de rahat edebilenlerden olamadığımdan, bir şeyi kafama taktım mıydı bir türlü ucunu bırakamadığımdan, yandık ki ne yandık.
Yeni yıla girerken kendime koyduğum, her daim şık olunacak, maddesi feci şekilde gümlemiş durumda mesela. Yanına bir de her daim derli toplu olunacak, eklendi şimdi. Vah ki ne vah!..
Dur gidip Osman’a yeni planımı anlatayım. Osmaaaan!..
şekerim ben süper titiz bir annenin feci dağınık çocuğu olarak.. titizliğin içten gelen birşey olduğunu düşünüyorum. bana geçmemiş malesef.. hatırlıyorum da annem küçükken kitaplığını düzelt para vericem derdi. kitaplık da bir gömme dolabın içinde (kapağı kapalı ama kadını rahatsız ediyor.. aslında düzgün kitaplar da ya boy sırasına, ya da alfabetik sıraya dizilsin istiyor kadıncağız). sabah kitaplar dökülür, iki kitap yerleştirilir, üçüncü kitap okunmaya başlanır.. akşama kadar kitaplık falan toplanmaz.. ay neyse diyceğim o ki.. hiç kasma yani..
Doğru diyorsun Pınar, sadece ben olsam peşini bırakırım. Ama İnci’ye bunu aşılamak istiyorum 🙂 Senin dediğin enteresan geldi bak. Öyle titiz anneden de dağınık çocuk çıkabiliyormuş demek 🙂