Sabahki yazının ardından, kızın uyuduğu zaman dilimini fırsat bilerek, bakıcımızla oturdum, konuştum. Ona, onu kırmak istemediğimi, bununla beraber aramızdaki ilişkinin selameti açısından, her ikimizin de rolümüze uygun davranmak durumunda olduğumuzu söyledim. Cuma günü kurduğu cümleleri tekrarladım. Bir çalışanın asla işverenine bu tondan, bu tarz cümleler kuramayacağını, benimle çalışmaya devam etmek istiyorsa, bundan böyle bu konuya dikkat etmesi gerektiğini söyledim. Gelecekte de, iş ile ilgili kendi başına buyruk kararlar almak yerine, meramını önce bana açarsa bu tip sorunları hiç yaşamayacağımızı ekledim. Bu koşulları kabul ediyorsa, benim önceden hazırlamış olduğum kontratı imzalayabileceğini belirttim. Kontratta da benim belirlediğim çalışma koşulları maddelenmişti. Tamam, dedi. İmzaladı. Olay tatlıya bağlandı.
Nasıl mı hissediyorum, hafiflemiş! Harika!
Umarım bundan sonra aynı sorun ile karşılaşmam. Babamın dediği gibi, ipleri koparmadım, gemisini yürüten kaptan oldum. Ama, kendi duruşumdan da taviz vermedim. Bunun için de ayrıca mutluyum.
Bütün bir hafta sonunu, kafamda söyleyeceklerimi tasarlayarak geçirmiştim, oh be rahatladım.
kim ne derse desin “house management” en zoru 🙂
gecmis olsun…
aynen doğrudur Selincim :))
Tebrikler 🙂
teşekkürler 🙂