13 Ocak 2013 – Pazar

Allahım, Allahım çok yorgunum. Belim ağrıyor. Hani dün demiştim ya, İnci gece uykusuna geçti, artık uyansa da tam ayılmaz, sorun yok, diye… Hiç de öyle olmadı. İnci gece yarısı bir uyandı, tam uyandı. Ne emiyor, ne birşey. Zombi gibi ayakta. Gayet ayık. Bir önceki gece ve cumartesi günü de zorlu geçmişti, tüm hayalim güzel bir gece uykusuydu, o da olmadı. Bizim evde genelde çocuk benim işim. Şu anda çalışmadığım ve bir yardımcımız olduğu için de bunun böyle olmasını normal karşılıyorum. Ama bazı durumlarda, yorgunluktan olacak, sabrım taşıyor, resmen sinirleniyorum. İşte öyle anlarda kızı hemen babaya postalıyorum. Dün gece de baktım sinirler geriliyor, İnci’yi babasına veriverdim. Ama iş o raddeye gelene kadar kızı uyutmak için bir takla atmadığım kaldı. Herneyse, Allahtan kocacım kızı biraz oyaladı ve ben 1-2 saat uyudum, kendime geldim. Sonra yine sabaha kadar nöbet bendeydi. Saat başı kalk borusuna uyandık.

Bu sabah güya Buyaka’ya gidecektik, toparlanmak zor geldi, vazgeçtik. Akşamüstü arkadaşlarımız bize uğradılar. Öncesinde ben evi toparladım, süpürdüm, sildim. Onlar gelince, kız da biraz oyalanmış oldu. Kızımın çocuklara ve bebeklere karşı aşırı bir ilgisi var. Benimki arkadaşımın kızının peşini bırakmadı, resmen yakasına yapıştı çocuğun. Çok komikti. Oynadı, yoruldu, onlar kalkar kalkmaz da uyudu. Umarım bu gece daha güzel geçer.

Sanırım bu huysuzlukların sebebi yeni gelen dişler. Yavrucağın bütün diş etleri kabardı. Zaten toplam dört diş çıkmıştı, iki tane daha baş verdi, bence daha da gelecek var yakında. Herneyse, bu kadar İnci yeter…

Bloğumu halka açtığımdan beri 🙂 yazılarıma bir miktar filtreleme yaptığımı farkettim. Aslında bunu yapmak istemiyorum ama kendiliğinden oluyor. Bir çeşit otomatik filtreleme sistemi devreye giriveriyor. Nedeni, tüm canlılarda var olan ‘acıdan kaçma, hazza yönelme’ içgüdüsü.

Bu konuyu biraz daha açmak gerekirse, insan böyle tüm özelini ortaya dökünce, doğal olarak karşı tarafa da seni yargılama hakkı doğuyor. Bazıları kendi doğrularından o kadar emin ki, sana kafa göz dalabiliyorlar. Boşu boşuna senin de başın ağrımış oluyor. Bu arada, ben de o ‘bazıları’ sınıfına giriyorum, yani ben de genellikle kendi doğrularımdan fazla eminim. Birilerini okurken, dinlerken içimden hep ‘Ay ben onu hayatta öyle yapmam’ derken yakalıyorum kendimi. Her ne kadar uyuz insan olmamak için kendimi durdurmaya çalışsam da sıklıkla kendi seçimlerimin ne kadar da doğru olduğunu insanlara dayatabiliyorum. Oysa bana yapıldığında bundan nefret ediyorum.

Zaten ilginç birşey keşfettim. Bir kimse, bir başka kimsenin herhangi bir huyunu hiç sevmediğini söylüyorsa, genelde kendisinde de aynı huy var oluyor. Örneğin, bana kocasının çok ve boş konuştuğundan yakınan bir tanıdığım var. Kadının iki lafından biri, kocasının ne kadar çok ve ne kadar boş konuştuğu. Halbuki bu kadının kendisi de o kadar çok ve boş konuşuyor ki, size ANLATAMAM. Öyle ki, bir hikayeye başlayıp da sonunu getirmişliği yok, çünkü daldan dala atlayarak cümlenin başını sonunu unutuyor. Bu sebeple, birinin bir davranışı, huyu hoşuma gitmediğinde önce dönüp kendimi sorguluyorum, ben de öyle miyim diye. Genelde de cevap EVET oluyor. Siz de deneyin, bakın göreceksiniz. Hani kişisel gelişim kitapları der ya, karşındaki kişi seni sana aynalar/yansıtır. Bu galiba doğru. Mesela, birinin düşüncesiz, bencil olduğunu mu düşünüyorsun, dön bir aynaya bak, sen de zaman zaman düşüncesiz ve bencil misin acaba?

Cevap mutlaka ki EVET, ama insan bunu kabullenmek istemiyor. Haklı ve Mutlu olmak tatlı geliyor.

Size küçük bir egzersiz önerebilir miyim? Bu günden sonra sizi ilk rahatsız eden kişi/davranışı not eder misiniz? Örnek: Ayşe çok bencil ve düşüncesiz. Sonra da kendinize şunu sorun, ‘Acaba ben de düşüncesiz ve bencil miyim? Eğer kendinize objektif ve yeterince iyi bakarsanız göreceksiniz ki cevap EVET! Bazı durumlarda siz de düşüncesiz ve bencilsiniz. Şimdi, ‘Eee?’ diyebilirsiniz. Bunun bir adım ötesi de şu: diğerlerini değiştirmekle uğraşma, enerjini, kendini düzeltmeye harca, çünkü dış dünya seni sana aynalıyor. Yani, sen düzeldikçe onlar da düzelecek. Biraz deli işi tabi. Ben çoğunlukla beceremiyorum. Haklı ve mutlu olmak tatlı geliyor 🙂 Onlar kötü, ben iyiyim 🙂

Bu arada, İnci uyuyunca kendime bir kıyak geçtim, yılbaşı gecesinden kalan şarabı kadehime doldurdum, ilk yudumda da çakırkeyif oldum. Bir de böyle bir durum var, çocukluysan ASLA sarhoş olamıyorsun. Ancak, çocuğa bakacak birilerini ayarlamışsan, belki. Şimdi benim kız her an uyanabilir, o halde sarhoş olmamalıym. Sarhoş olmamalıyım… Not: şu yazıya başladığımdan beri iki kez uyandı bile 🙁 ve ben sarhoj deilimmm…

Not: Mesela ben hiç, çok ve boş konuşmam, hele daldan dala hiç atlamam, öyle de mikemmel biriyim yani :p

 

Bu yazı Günlük kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.